Gönüllü kulluğumuz dilimiz ile başlar. Sadece benim yada sizin bildiğiniz, konuştuğumuz dil ile değil. Kulluğumuz ve sınırlarımız, insanlığın ilk kullandığı kelime ya da ses ile başladı.Sevgimizi, açlığımızı, korkularımızı, inançlarımızı sadece bildiğimiz kelimeler ile tarif edebiliyoruz. Sınırlarını, kullandığımız dil belirliyor.
Boetie'nin, 1540'lar da tiran ve o tirana, tek bir insana karşı binlerin anlam veremediği itiatı hakkında yazdığı kitabını, 2015 Türkiye'sin de okuyabilmek ve durumun hiç de değişmediğini anlamak şaşırtıcı gelse de. Neden şaşırtıcı olsun.
Kullanabildiğimiz dil bu iken, bu konuda ki beceriksizliğimiz su kadar berrak iken, bu dilin ve yarattığı kültürlerin, beynimize verdiği talimatların dışına çıkmak neden mümkün olsun ki.
Neredeyse 6 yüzyıl önce yazılmış bir yazının bu kadar güncel olması şaşırtıcı değil aslında ama korkutucu.
"Fakat, eğer bugün, ne bağımlılığa alışkın ne de özgürlüğe tutkun yepyeni insanlar doğsa, bu insanlar bağımlılığın ve özgürlüğün ne olduğunu bilmedikleri gibi adlarını da hiç duymamış olsalardı veya uyruk olma yada özgür yaşama seçeneği ile karşı karşıya kalsalardı, hangisini kabul ederlerdi? "
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev -Boetie sy 31"
Dilimizde tarif edilememiş bir kavramı tercih edebilir miyiz? Durun ve etrafınıza bakın lütfen. Etrafınızda ki bir çok zavallı çoktan tarif edilmiş seçeneklerini yine bu bu seçenekler ile yaşayan arkadaşlarına danışarak, sonrasında büyük bir güvenle aslında zaten başka bir seçeneği olmadan ama tercihmiş gibi kabul ediyor. Özünü hatırlayan biri ile tanıştınız mı?
Aynı kitapta
, günümüz ve yarının siyasetinde neredeyse sadece isimlerinin söylenmediği ama her şeyin, tüm detayları anlatıldığı paragraflar var. 2015 de yaşayan bir insan için bu ne kadar utanç verici.
"fakat tiran, kendine yakın olan diğer kişilerin alçaklaştıklarını ve kendinden lütuf dilendikleri görür. Bu kişilerin tiranın söylediklerini yapmaları yeterli değildir; onun ne istediğini düşünmeleri ve hatta onun memnun edebilmek için düşüncelerini öngörmeleri gerekir. Tirana yalnızca itaat etmekle kalmayacaklar, onu hoşnut da edecekler, işlerini yapmak için uğraşacaklar, didinecekler, onun keyif almasından haz duyacaklar....
Boetie sy 55 Gönüllü kulluk
Tirandan daha tirancı kaç siyasetçi, gazeteci ve TV yorumcusu geldi gözünüzün önüne.
"....bu tiranlık biçimleri arasında tercih yapamadığımı belirtmeliyim, hükümdarlığa ulaşma araçlarının değişik olmasına karşın, hepsinde hükmetme biçimi hemen hemen aynıdır.
Seçimle gelmiş olanlar uyruklara sanki onlar uysallaştırılacak boğalarmış gibi davranırlar,
fatihler uyruklarına karşı tıpkı avlarının üzerindeki gibi haklara sahip olduklarını düşünürler,
mirasçılar ise uyrukları doğal köleleriymişcesine davranırlar.
Boetie sy 31
Gönüllü kulluk
2015 yılında Boetie nin 3 seçeneğinden hangisi yaşıyorsunuz. Sadece tercih yapabilirsiniz. Elinizde ki tercihler dışında başka bir yol yok. Çok acımasız. Ya da gerçekçi. Ya da kolay.
İnsan siyasi bir hayvandır (Aristo- soon politikon). Bu doğru mu? Ya da zorunluğumuz mu? Ya insan siyasi bir hayvan değilse.
Bu kadar eski bir kabul hiç olmasaydı, tiranlar olur muydu hala?
Bu kadar eski ve temel bu kabul sadece 60 yıl yaşayan bir insan tarafından değiştirebilir mi?
Yapılamadığı ortada.
Üzücü olan, devlet ve insan ilişkilerinde sınırlı kapasitemizin, her durumuzda da aynı olması.
İlişkileriniz, kelimeler gibi sadece tanıyabildiğiniz, çevrenize dahil olmuş az sayıda kişiler ile ilişki kurabilirsiniz. Var olan kelimeler gibi.
İlişkileriniz, kelimelerinizi anlamlı sıraladığınızda bir cümle halini alır. Aşk evlilik yada iş ortaklığı, komşuluk gibi. Anlamlı sıralama ile kastettiğim ise sadece zavallı insanın verebileceği dar anlam ve komik sıralama becerisi. Bildiği yada çevresindekilerin sınırlı kapasitesi kadar.
Bir gün değişiklik yapmaya karar verdiğinde eş anlamlı bir başka kelime kullanır. Yada aynı kelimelerin cümle içinde yerini değiştirir. Ama bir şey değişmez.
Gönüllü kulluk - Zorunlu kulluk- Zorunlu aşk- Gönüllü çevre
Karar vermek yada verememek. Kararın ne olduğunu bilmemek.
Hayatımda ki en önemli kelimelerden (tanıdığım insanlardan) biri sevgili IŞIL'ın bana fark ettirdiği önemli bir ayrıntı.
Latin kökenli DE-CIDE kelimesi. Türkçe karşılığı karar vermek. Gerçek anlamda o kadar farklı iki kelime ki aslında :)
CIDE words are constructed with the
Suffix CIDE which means to
KILL. It developed from the Latin word meaning CUT, and thus both forms are treated together.
Microbi
cide : An agent which kills microbes
Auto
cide : The killing of self and others in
Fratricide : The killing of one’s brother
Homicide : The killing of a human being
Genocide : The killing of a race of people
Infanticide : The killing of one’s infant Patricide : The killing of one’s father
Suicide : The killing of oneself
Matricide :The killing of one’s mother
Decide - Türkçe'mizde ki karşılığı ile karar vermek için diğer fikir yada alternatifleri öldürmeniz gerekmiyor. Sadece sabit olmak yeterli. Ama bu kelime latin kökenli hali kısaca "you have to kill other options" demek. İki farklı kültürün anlayamadığımız farklılıkları o kadar sinsice her en küçük hücrede bulunuyor ki. Mücadele edemezseniz. Edemiyoruz.... çünkü anlayamıyoruz. Anlamadığımız bir şey için ne yapabilirsiniz.
Kulluğumuz da , sevgimizde, aşkımızda gönüllü zorunluluk.
Boetie benim dilime(sınırlarım arasına) Montaigne ile girdi. Montaigne ise Stefan Sweig ile. Montaigne, sonradan asil olmuş tüccar babasının, asil kuşak özlemi ile çocuğunu alman hocalar ile büyüttüğü, bu nedenle sınırların dışına çıkma fırsatı olan ve bir ölçüde bu fırsatı değerlendirmiş biri. Montaigne kendi dilini bile konuşamadığı bebekliğinde sütünü latince ve almanca isteyen bir bebek olarak yetişmiş. Yetişkin döneminde en yakın arkadaşı Boeite. Bu anakronik dostluk muhteşem bir kavram zenginliği yaratmış. Denemeleri Montaignenin, bir insanın sadece 40 yaş olgunluğu ile anlayabileceği bir eser. Boetie ise herkesin her zaman anlayabileceği yazılar yazmış.
Çok kısa yaşamış bu insanların, Boetie 38'lerin de ölmüş, şu an bile var olmaları dilin dışına çıkmayı başarmış olmalarında kaynaklı olduğunu düşünüyorum. Montaigne'nin eserlerini yazdığı odası, kendisini kendi şatosunda hapsettiği kulesinde bulunan bu odası, çevresinin bütün anlamsızlıkların dan uzak kalabildiği en uzak yer. Woolf un kendine ait odası bu nedenle benim için sadece kadın için yazılmış bir eser olmadı. Sahip olduğumuz rollerimizi galiba en çok var oluşcular tartıştı, zorladı anlamaya çalıştı. İnanın tesadüf değil var olmak konusunda teslim olduğunuz başlangıç diliniz oluyor.
hayatınızda ki tirana, bu tiranın sizin içim kim olacağına kim karar veriyor. Bu karar doğu kafası karar mı? Decision mı?
Hadi yalanı bırakın.
Karar ne demek
~ Ar istiḳrār إستقرار [#ḳrr X msd.] kararlı olma, olduğu yerde durma < Ar ḳarra قرّ durdu, karar kıldı →
Kelime Kökeni
Arapça ḳrr kökünden gelen istiḳrār إستقرار z "kararlı olma, olduğu yerde durma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça ḳarra قرّ z "durdu, karar kıldı" fiilinin istifˁāl vezni (X) masdarıdır.
Ya öldürün yada olduğunuz yerde kalın :)